20 Ocak 2016 Çarşamba

Fiddler on the Roof


       Filmlerden konu açılmışken ve ben Oscar serüvenime başlamadan önce aslında bundan yaklaşık iki sene önce izlemem gereken bir filmi seyrettim. İngilizce öğretmenim sınıfta izletmişti 'If I were a richman' şarkısını. Filmini de izleyin diye önermişti. Ben de ha bugün ha yarın derken bir baktım iki yıl geçmiş. Aslında ertelememin nedeni ben değilim. Üniversite sınavına çalışırken kendimi kaybettim ve üniversite sınavı benim üzerimde çalıştı desek daha doğru olur. Madem şimdi rahattayım ve boş zamanım var dedim ve oturup Fiddler on the Roof (Damdaki Kemancı) ' u izledim. Fiddler on the Roof 1971 yapımı Norman Jewison filmi. Bir sürü adaylığı olan film tam 3 Oscar kazanmış. Filmin konusuna gelirsek ; Anetavka köyünde yaşayan Yahudilerin hikayesi anlatılıyor. Aynı zamanda bu köyde Yahudilerle beraber Ortodoks Hristiyanlarda yaşıyor ve bu iki grubun çekişmesi de anlatılıyor. Bu filmi izlerken Yahudilik hakkında bir sürü şey öğrendim. Filmin başında da ana karakter Tevye de bunu söylüyor zaten. Film bir nevi müzikal. Zaten birçok kez müzikal olarak oynanmış. Filmi izlerken toplumun bazı davranışlarını bizimkilere benzettim. Uzun lafın kısası filmi beğendim ve bir sürü şey öğrendiğimi düşünüyorum. İzleyin,izlettirin. İyi seyirler! 



Yazıyı tekrar düzenlemeye karar vermiştim ama geç kalmışım! Neyse ben devam edeyim. Filmin Yahudi toplumu ile ilgili bilgi verdiğini söylemiştim. Şimdi de dikkatimi çeken birkaç şeyi burada paylaşmak istedim. Çünkü birçok insan gibi yazarak öğrenirim ben.

İlki günlük hayatta çokça kullandıkları 'Mazel Tov' ifadesi. "good luck has occurred" ya da "your fortune has been good" anlamlarına geliyormuş. Yani Türkçe'ye 'iyi talih gerçekleşti' ya da senin talihin iyi' olarak çevirebiliriz. Filmde ise galiba 'iyi şanslar' olarak geçilmişti. Bir çeviri öğrencisi olarak bu bilgiyi vermesem olmazdı. İşte sizlere kültür ve çeviri ilişkisi!

İkinci vereceğim bilgi Yahudilerin yemek kültürüyle alakalı. O da yemekte et ve süt ürünlerini aynı anda tüketmemeleri. Yani bizim etli pilav yerken ayran içmemiz onlara göre doğru değil. Yiyebilmeleri için belirli bir sürü geçmesi de gerekiyormuş. Eskiden insan toplulukları daha az sayıda kişiden oluştuğundan bu toplulukların hayvan sürüleri de küçüktü. Yedikleri kuzunun ya da dananın yanında tüketilen süt, o hayvanın annesinin sütüdür diye düşündüklerinden ikisini birarada yemiyorlarmış. İsrail'de de bu yüzden cheeseburger ve milkshake satılmıyormuş.

Üçüncüsü yanlarında taşıdıkları dua şalı. Filmin başında da gösteriliyor. Dinlerine sıkı sıkıya bağlılar zaten. 

Dördüncüsü ise kadınlarında erkeklerin de başını kapaması. Erkeklerin taktığına da kipa deniyormuş. 

Beşincisi Yahudilerin cumartesiye denk gelen ve dinlenme günü olan Şabat. Şabat,
İbranice "lişbot" (iş bırakma) kelimesinden gelir.. Yahudilikte evrenin başlangıcında (Bereşit) Tanrı'nın dünyayı 6 günde yarattığına ve 7. gün dinlendiğine inanıldığından Tanrı'nın bu günü Yahudilere armağan ettiği kabul edilir.

Altıncı ve sonuncusu Yahudilerin makûs  talihi hakkında. Garibanlar ordan oraya sürüklenmiş.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder